Cumartesi, Ağustos 25, 2007

TECELLİ


Nedir bu benim çilem
Hesap bilmem
Muhasebede memurum
En sevdiğim yemek imam bayıldı
Dokunur
Bir kız tanırım çilli

Ben onu severim
O beni sevmez


Oktay rifat

3 yorum:

kekvekahve dedi ki...

Sevgili sunting,

çok geçikmiş bir yorum ama affet geç okuduğum için.

Ben bu şiiri Orhan Veli'nin diye bilirdim. Hatta bir yerde öldükten sonra diş fırçasının sarılı olduğu kağıtta bulunmuş diye okumuştum. Karıştırdım mı acaba, oktay rıfat'ın mı bu şiir? Peki malum diş fırçasının sarılı olduğu şiir hangisiydi, ne dersin?

sevgiler kekvekahve

Sunthing Special dedi ki...

Selam kekvekahve,
Yorumunu okuyunca ben de kuşkuya düşüp bir daha araştırdım ama şiir Oktay Rıfat'a ait sahiden de,belki sen yanlış anımsadın ama fırçanın sarılı olduğu şiire gelince,araştırmacı blogger Sunthing yemedi içmedi araştırdı:p,buyrunuz;

"Orhan Veli'nin ölmeden önce ceplerinde en son taşıdıkları: 28 kuruş, at yarışlarına ait bir program ve sarı ambalaj kağıdına sarılmış bir diş fırçası.

Bu ambalaj kağıdında, Aşk Resmi Geçidi adlı bir şiir vardır. Orhan Veli, şiiri bu kağıda yazdıktan sonra çok değiştirir, fakat onlar bulunamaz. Diş fırçasının ıslaklığından kimi yerleri silinen bu şiirde aşklarını yazar Orhan Veli:

Birisi o incecik, o dal gibi kız,

Şimdi galiba bir tüccar karısı.

Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir.

Ama yine de görmeyi çok isterim,

Kolay mı? İlk göz ağrısı.


İkincisi Münevver Abla, benden büyük

Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları

Gülmekten katılırdı, okudukça

Bense bugünmüş gibi utanırım

O mektupları hatırladıkça.



........çıkar

........dururduk mahallede

........halde

........yan yana yazılırdı duvarlara

........yangın yerlerinde



Dördüncüsü azgın bir kadın,

Açık saçık şeyler anlatırdı bana.

Bir gün de önümde soyunuverdi.

Yıllar geçti aradan, unutamadım,

Kaç defa rüyama girdi.



Beşinciyi geçip altıncıya geldim.

Onun adı da Nurinnisa.

Ah güzelim

Ah esmerim

Ah

Canımın içi Nurinnisa.


Yedincisi, Aliye, kibar kadın.

Ama ben pek varamadım tadına.

Bütün kibar kadınlar gibi

Küpe fiyatına, kürk fiyatına.


Sekizinci de o bokun soyu.

Elin karısında namus ara,

Kendinde arandı mı küplere bin.

Üstelik ........

Yalanın düzenin bini bir para.


Ayten'di dokuzuncunun adı.

İş başında şunun bunun esiri,

Ama bardan çıktı mı,

Kiminle isterse onunla yatar.


Onuncusu akıllı çıktı

........ gitti ........

Ama haksız da değildi hani.

Sevişmek zenginlerin harcıymış

İşsizlerin harcıymış.

İki gönül bir olunca

Samanlık seyranmış ama,

İki çıplak da, olsa olsa,

Bir hamama yakışırmış.


İşine bağlı bir kadındı on birinci.

Hoş, olmasın da ne yapsın,

Bir zalimin yanında gündelikçi,

.leksandra

Geceleri odama gelir,

Sabahlara kadar kalır.

Konyak içer sarhoş olur,

Sabahı da iş başı yapardı şafakla.


Gelelim sonuncuya.

Hiçbirine bağlanmadım

Ona bağlandığım kadar.

Sade kadın değil, insan.

Ne kibarlık budalası,

Ne malda mülkte gözü var.

Hür olsak der.

Eşit olsak der.

İnsanları sevmesini bilir

Yaşamayı sevdiği kadar.

kekvekahve dedi ki...

Sevgili sunting,

Aydınlattın sağol. Bu şiiri bilirdim. Ama şimdi diş fırçasına sarılı olanın bu olduğunu, o çok naif bulduğum diğer şiirin Oktay Rıfat'a ait olduğuna ilişkin kafa karışıklığımı giderdin.

Zaten bu adamların uslubu yaşamları aşkları da içiçe içe geçmiş değil miydi? Her nekadar Melih Cevdet; Orhan Veli'nin "..bu günlerde melihle aynı kıza sevdalandık ..." türünden söylemlerini külli yalan olarak ifade etse de bence onlar farklı kadıları da olsa aynı uslüpla sevmişlerdir.

kekvekahve