aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Mayıs 08, 2008

Woman On Top-Üstteki Kadın (2000)


“Hayatınızın tadı kaçmaya başladıysa, ona bir çay kaşığı heyecan, bir tutam macera ve bir çorba kaşığı da aşk ile tat katmaya ne dersiniz?”

Brezilya'da kocası ile bir restoran işleterek yaşayan Isebella kocasının kendisini aldatması üzerine fırsatlar ülkesi Amerika'ya gitmeye ve çok iyi bir şef aşçı olmaya karar verir.Hazırladığı yemekle bütünleşerek, duygularını yemeğe katan güzeller güzeli Isebella'nın şansı yaver gider ve "Passion Food" isimli bir televizyon programı yapmaya başlar.Kocası Toninho'nun da peşinden gelmesiyle birlikte olaylar gelişir.Yemek,aşk ve tutkuyla dolu keyifli bir komedi.

Filmin hazırlık aşamalarında Penelope Cruz'un Madrid’e giderek aşçılık dersleri aldığı biliniyor.
Yapım : 2000, ABD

Salı, Haziran 05, 2007

Casanova’nın Aşk Mönüsü

Gelmiş geçmiş en ünlü çapkın olarak bilinen Casanova tüm yaşamı boyunca ülke ülke dolaşıp, değişik maceralara atılır. Siyaset ve edebiyat çevresinin önde gelenlerinin sofrasında ve yatak odasında o vardır. Kadınları ayartıp kalbini çalan en ünlü kadın avcısı Casanova için aslında aşk ve yemek bir bütündür. Âşık olduğu kadınları etkilemek için istiridye, kum midyesi mantar, av eti, ternöv usulü pişirilmiş mersinbalığı, sıcak çikolata kokulu peynirler, şarap ve şampanya gibi afrodizyak etkisi yüksek yiyecekler kullanır. Tutkuları hayatına yön verir Casanova’nın. Sevdiği kadının saçının bir buklesini alıp toz haline getirerek kurabiye hamuruna katar ve bundan büyük bir haz duyar. Böylece "tapındığı" kadının bedeninin bir parçası kendi bedenine geçmiştir.


"Kazanova, 50’li yaşlarında İtalya’ya döner ve Salerno’da iki genç kıza, Armellina ve arkadaşı Emilia’ya tutulur. Nihayet bir gün onları operaya götürmeyi başarır. Operadan sonra da kızlara bir ziyafet çeker. Sofrada tam 100 tane istiridye vardır. Kızlar sofradan çok etkilenir. ‘Açlıktan ölmek üzere olan aşkım, ağzımı kıskanıyordu’ diye anlatıyor anılarında Kazanova. İstiridyeleri birbirlerinin ağzından kaptıkları neşeli bir yemek yenir... Birkaç gün sonra yine buluşup bir istiridye ziyafeti çekerler. Kazanova bir handa iki oda ayırtır, birinde geniş bir kanepe olmasını ayarlar. Mersinbalığı ve trüfle içilen şaraplar ve şöminenin ateşi, kızların kürklerini çıkartmalarını sağlar. İstiridyeleri ağızdan yeme oyunu tekrar başlar." Sonrasını ise Kazanova şöyle anlatıyor: "Emilia’nın ağzındaki istiridyelerden biri, göğüslerinin arasına düştü. Emilia istiridyeyi almaya kalkınca, oyunun kurallarını hatırlatarak korsesinin bağlarını açıp istiridyeyi düştüğü yerden kendi dudaklarımla almam gerektiğine ikna ettim. Onu soymama itiraz etmedi, istiridyeyi öyle bir aldım ki, bu sırada istiridyemi bulup çiğneme ve yutma zevkleri dışında başka zevkler aldığımı hissettirmedim."



"Bedensel haz kültü, hep en önemli şey olmuştur benim için. Hiçbir zaman hayatımda daha önemli bir şey olmadı. Hep öbür cinsiyet için yaratıldığımı düşündüm, onun için de hep onu sevdim ve elimden geldiği kadar kendimi sevdirdim. Yemek yemenin verdiği hazlara da tutkuyla bağlandım. Merakımı cezbeden her şeye hayrandım."

"Kadın cinsi tıpkı beslenmek için gerekli yemekler kadar faydalıdır erkeğe. Erkek, aslında tek bir yemekle doyabilecekken, çeşitli şekillerde hazırlanmış yüzlerce yemek ister. Aslında bu çeşitlerin verdiği doygunluk aynıdır ama erkek bunu ancak yedikten sonra hisseder. Yiyip bitirdiği çeşitli yahnilerin her birinden ayrı bir keyif alır. Aynısı aşk hazzı için de geçerlidir. Her kadın diğerinden farklı bir yahnidir. Sonuç aynıdır, ama erkek bunu iş bittikten sonra anlar. Bunun adına kararsızlık denir. Olabilir, ama bu kararsızlık yemek düşkünlüğüne benzer. İnsan hem yemek, hem aşk konusunda yanılabilir, ama aldığı haz konusunda yanılmaz. Çünkü bu haz her seferinde gerçekten farklıdır."

Casanova’nın Aşk Mönüsü - Eva Eckstein / Everest Yayınları

Cuma, Nisan 06, 2007

Chocolat

"Luc Clairmont: [at confession] Each time I tell myself it's the last time, but then I get a whiff of her hot chocolate, or...
Madame Audel: ...Seashells. Chocolate seashells, so small, so plain, so *innocent*. I thought, oh, just one little taste, it can't do any harm. But it turned out they were filled with rich, sinful...
Yvette Marceau: ...And it *melts*, God forgive me, it melts ever so slowly on your tongue, and tortures you with pleasure. "
Chocolat, 2000