Salı, Nisan 03, 2007

Yemek ve içmek üzerine


Marriage Feast at Cana-Hieronymous Bosch

SONRA han sahibi yaşlı bir adam söz aldı, bize Yemek ve içmekten söz et, dedi.
Ve El Mustafa yanıtladı:
Olabilse de yeryüzünü saran buhur ve bitkiler gibi aydın­lıkla beslenerek yaşanabilse yalnız.
Ama değil mi ki, yemek için öldürmek ve susuzluğunu gi­ dermek uğruna, yeni doğmuş bebeği bile anasının sütünden mahrum etmek zorunda kalıyorsun, öyleyse bırak da bu davra­nışın bir tapınma görüntüsüne bürünsün.
Bırak da sofran herkesin ortaklaşa yemek yediği bir sofra olsun. Bil ki, böyle bir sofraya katılanların içi, ormanların ve ovaların bilinen o saf temizliğinden daha saf ve temiz olur.
Bir hayvanı öldürdüğünde içinden şunları geçir:
"Seni kesip öldürten güç, günü gelince beni de öldürecek ve ben de senin gibi tüketileceğim."
Seni benim ölümcül ellerime gönderen yasa, beni de daha güçlü bir ele teslim edecek.

Senden ve benden akacak kanlar, ölümsüzler alemindeki ağa­ cın köklerine inen birer damladan başka bir şey değildirler."
Bir elmayı dişlediğinde de içinden şunları geçir:
"Tohumların benim vücudumda boy atacak,
Senin geleceğinin tomurcukları, benim yüreğimde yeşere­ cek,
Senin kokun, benim soluğum olacak,
Ve her mevsimi birlikte karşılayıp, birlikte kutlayacağız."
Mevsim sonbahara erdiğinde, bağından üzümleri toplayıp da cendereye doldurduğunda, içinden şunları geçir:
"Ben de sizler gibi bir asmayım ve benim yemişim de bir gün toplanıp aynı cendereye doldurulacak,"
Ve tıpkı yeni bir şarap gibi sonsuzluğun fıçılarında sakla­nılacağım."
Mevsim kışa erdiğinde, hazırladığın şarabı içerken, doldur­ duğun her kadeh için yüreğinde bir şarkı olsun.
Ve o şarkıda, sana hasat günlerini, üzüm bağını ve cende­reyi anımsatan sözcükler bulunsun

Halil Cibran

Hiç yorum yok: