Pazartesi, Şubat 18, 2008

"Teknede açılan bir hamur ona başarılan bir iş neşesi verir; ateşte, tavada kızaran ciğer, balık, patlıcan veya kabak ona bir musiki gibi gelir ve o, ateşte ağdalaşan aştan arada bir, parmağıyla, kaşığının ucuyla tadarak, yemeğin kıvamına geldiğini duydukça sevinir ve bunu ehemmiyetle haber verirdi. bu zamanlarda, eniştemizin yüzü, dişleri, kumral sakalı, parlak gözleri ve elinde tuttuğu kepçe veya kaşık, hep birlikte, aynı cilalanmış neşede, raflarda dizili kalaylanmış sahanlar gibi parıldardı. o, bu zamanlarda, kendini hayatının mühim bir anında ve yapmakta bulunduğu bir iyilik üzerinde duyardı. sanki, dilinden düşürmediği bir tabirle, "fisebilillah" bütün beşeriyet için yemek pişiriyor gibiydi. onu belki ırsi birtakım saikler fırınların önüne ateş kenarına, ocak başına çekiyor ve onun asıl dehası yemek pişirmek ve yanındakilere yedirmekte görünüyordu. o belki ahçı olmak için yaratılmıştı."

Abdulhak Şinası Hisar, Çamlıca'daki Eniştemiz, YKY, s:64
via
Endişeliperi

Salı, Şubat 12, 2008

Seferberlikte aç kalan Mevlüt ŞAHSUVAR dönüşünde şu şiiri yazar ;

Ben hastayım dermanımı söyleyim
Gamdan ezadıma derman ah olsa
Gurbetlik ayağıma duzak neyleyim
Gurbetlik affına ferman ah olsa.
Hak rahmet eylese resul şefaaat
Her zaman lazımdır buna itaat
Dünyaya geleli görmedim rahat
Ahir günümüze Kuran ah olsa.
İlaca başlayak baklava gelsin
Nihayette gurabiye bulunsun
Kabağın defterden ismi silinsin
Güzel ilaç biliyorsun ah olsa.
Kaz kızartmasını koyun siniye
Helva hıtap bide sütlaç hanila
Kaykanada lazım merhem etmeye
Güzel merhem düzüyorsun ah olsa
Bamya patlıcan dertliye derman
İçliköfte eyi oluyor heran
Söyleyin lahana sarmasına getirsin ferman
Gözel ferman yazıyorsun ah olsa.
Pirinç kebabına dökün kebabı
Güzel olur hizmetçinin şebabı
Üzüm hoşafıda eyi oluyo tabi
Karpuz kavun dahi şifa ah olsa.
Keşkekke göllendirseler yağı
Suböreği benim ciğerimin bağı
Kahve yemeklerin yüzünün ağı
Karnımın kadrini bilir ah olsa.
Olsaydı kuymaktan yeriz biz biraz
Çinko sahan ile bulunsa kiraz
Olsa geceliğe her çeşit çerez
Uykumuzu getirmese onlar ah olsa.
Rahatı lokum peynir şekeri
Başıma değeydi incir tekeri
Üzüm leblebi de bulunsun bari
Elma armut dahi şifa ah olsa
İçli hıtap olsa yeriz bir sokum
Tel tel helvasını unutma sakın
Kimse ödeyemez lokumun hakkın
Vücuduma rahat verir ah olsa.

Bir leğen pilav bir şimşir kaşık
Çir hoşafına da geleydi keşik
Kaynatma pancara ben oldum aşık
Ağrıtsın karnımı pancar ah olsa.
Bulunmadım diye çirliaş küsüyor
Pirzola kılıncın arşa asıyor
Nişe bestilini dişim kesiyor
Çekirdek çenetde şifa ah olsa.
Bestil kavurması gülden ileçer
Şeker ile kaymak gönlümden geçer
Nar şerbeti benim midemi açar
Zerdali şeftali şifa ah olsa.
Mevlüt Şahsuvar der biz gönülden geçirdi
Ayerdik biz dörtnala kaçardık
Gönülden bunlar herkez geçirdik
Kuru arpa ekmeği yersin ah olsa.

Cuma, Şubat 08, 2008

Mis gibi portoyla ada sucuğunun hazırlanışını sordu Colin :
Şöyle dedi Nicholas: "Bir sucuk alıp çığlıklarına aldırmadan derisini yüzün. Bu deriyi ne yapıp, yapıp dikkatle saklayın. Sucuğu ise kıyılmış ve oldukça sıcak tereyağında hızla öldürülmüş istakoz bacaklarıyla yoğurun. Hafif bir tencereye koyup buz üstüne düşürün. Ateşi açın ve bu açıklığa demlenmiş pirinç dilimlerini zevkli bir şekilde yerleştirin. Sucuktan acıklı bir ses gelince çabucak ateşten çekin. Ve çok iyi cins porto şarabı ile kaplayın. Platin bir kaşık alıp hırpalamadan karıştırın. Servis zamanı gelince bir çeyrek taze süt ve bir paket lityum oksit tuzunu birleştirip tülbentten geçirin. Garnitürünü pirinçle yapın, tabaklara dağıtın ve hiç ortalıklarda görünmeyin."

Boris Vian,Günlerin Köpüğü

Çarşamba, Şubat 06, 2008


.. "Hep," dedi açlık cambazı, "aç kalmama hayranlık duymanızı istedim." "Zaten hayranlık duyuyoruz," dedi müfettiş, onu rahatlatmak istercesine. "Ama hayranlık duymamalısınız," dedi açlık cambazı. "Eh, öyleyse duymuyoruz," dedi müfettiş, "niye duymamamız gerekiyor peki?" "Zaten aç kalmak zorunda olduğum için, elimden başka türlüsü gelmez," dedi açlık cambazı. "Şuna bakın," dedi müfettiş, "niçin elinden başka türlüsü gelmiyormuş?" "Çünkü," dedi açlık cambazı, küçücük başını biraz kaldırıp, öpmek için uzanmışa benzeyen dudaklarıyla, söyleyeceklerinin hiçbiri boşa gitmesin diye, tam müfettişin kulağının içine konuşarak, "çünkü tadı hoşuma gidecek yiyeceği bulamadım. Bulmuş olsaydım, inan bana, ortalığı yaygaraya vermez, sen ve herkes gibi tıka basa yerdim."
Franz Kafka, Açlık Cambazı

Pazar, Şubat 03, 2008

"İhtiyar otlarını kaynattı, şimdi tencerenin içindekini iki toprak çömleğe
boşaltıyor. Buruk bir tadı var: Ne tuhaf, Avcılar'ın yeraltı dehlizlerindeki
görünmez mağara adamının bıraktığının aynı. İçtiğimde, yine duyularım
keskinleşiyor, aynı zamanda hoş bir huzur kaplıyor içimi."

Juan Goytisolo, Kapadokya'da Gaudi'nin Peşinde, Yeryüzünde Bir Sürgün